30 Temmuz 2011 Cumartesi

LEGENDARY SINGER SATTAR AND ERSIN FAIKZADE DUET ''SIMIN BARI''

INTERNATIONAL DUET -After nearly 35 years, Mosi Dorbayani of The World Academy of Arts, Literature and
Media – WAALM facilitated a duet of this song for the second time with Turkish rising
star, Ersin Faikzade, featuring the legendary Persian Pop-tenor, Sattar.




PERSIAN & TURKISH DUET:

The first Persian – Turkish duet of ‘Simin
Bari’ took place in Iran in 1970s, when
The Turkish diva, Emel Sayin and the late
Jamshid Sheybani performed that song
on the national television along with
Maestro Rohani on Keyboards. Emel
Sayin’s visit was in fact due to a fund
raising tour benefiting the victims of a
devastating earthquake in Turkey and
fostering cultural exchange.

ABOUT THE VOCALISTS:
SATTAR is a Pop-tenor, Oratorio singer who has
recorded over 350 songs, has released more than
30 albums and performed in 23 countries, from
Kodak Theater in LA, USA to ‘The Royal Albert
Hall’ in London, England, to ‘Lan Xess Arena’ in
Germany.

He is the favourite of The Persian Royal Family
and Persian's most idolized vocal artist of our
contemporary time.
Sattar's fame began at the age of 22 with the
release of the theme song "Khaneh Bedosh" to
"Morad Barghi", a popular television show in
Persia. The show made him an instant star. Young,
talented, and extremely handsome, he soon
became an icon all over the Middle East.
In 1978, Sattar migrated to the United States and
continued his singing career in Los Angeles,
California. In 1980, he got married and eventually
became a father. His career blossomed further
through the years, leading him on tours all over the
world.
As a caring individual, Sattar volunteers to perform
at charity events for causes he believes in
supporting. In September 2004 International
Further Studies Institute - I.F.S.I, conferred him with
an Honorary Doctorate award for his sincere
dedication and contribution to human kind, world of
art, and Persian music in particular.
With 40 years of fame, Sattar's career has been
dynamic. He has over 50 greatest hits, which
include the internationally known "Goleh Sangam"
and other hit songs such as "Shazdeh Khanoom",
"Sharhr-e Gham", "Hamsafar", "Gole Pooneh",
"Akharin Talash" and "Yegangi" among others.
The key to his longevity is his amazing vocal ability and melodious voice, which can
ranges from "Classic / Traditional (Dastgahi)" to the diverse sounds of present day "Pop
Music".

Sattar, is an Award winner in Persian Music, who receive two Golden Lioness Awards in
October 2005 from The World Academy of Arts, Literature, and Media - WAALM in
Budapest. He received his first award for his best Melodic Voice in Pop music and the
second award for his Vocal ability in Classic - Arranged.
Sattar is also among he panel of judges for the 'Next Persian Star Show' a similar
programme as the American Idol in search of pop vocal artist. The Next Persian Star
Show broadcasts from Germany by TV Persia to over 70 million viewers in Middle East,
North America and Europe.


ERSIN FAIKZADE, singer, writer, and
international volunteer was born in 1982 in Izmir,
Turkey, where he has completed the elementary
and secondary school. He has developed his
tenor technique through combining his interest in
music, which started at an early age with his
formal education.
After his mother got Multiple
Sclerosis, Faikzade devoted himself to the sick
and needy. With this objective in mind, he has
given many free concerts for various charitable
organisations in Turkey and Europe.
Between 2004-2008 he studied Public Relations
and Intercultural Communication at University of
Aberystwyth in Wales – England. During his
studies, he worked as a volunteer for various
projects including ‘Plast Lluest Day Service’, a
project supported by the European Union, which
pursues a better quality of life for the mentally
disabled. He also contributed to cultural and
social activities with autistic children and people
with the ‘Down syndrome’ for which he used his music talent to cure them.
Among other engagements, Oxfam Foundation, the Diana Memorial Fund/Foundation
can be named. Ersin Faikzade takes Diana’s loving
and caring character as his role model. He was
conferred the Welsh Medal of Excellence due to his
articles about Diana and his services for the Diana
Foundation/Fund.


Through applying the universal binding language of
music Ersin aims not only to promote Turkish music
but also to strengthen international dialogues
regardless of religion, language, social class or
background.
In this respect, in January 2009 he promoted
Turkish music by participating in the Intercultural
Dialogue Project of the European Youths in
Palermo, which was organised by the European
Union Commission of Sicily.
As a writer, Ersin published numerous articles on
various biographies, history, health and travel.
Among his publications, his writing on ‘Princess
Diana’, ‘Princess Süreyya Esfandiary’ an ‘Empress Farah Pahlavi’ are highly noted.
In his motherland, Ersin Faikzade is a member of the ‘Buca Disabled Society’, the
‘Multiple Sclerosis Society’, ‘Antalya People-Who-Do-Not-Know-Barriers Association’,
and ‘Turkish Education foundation (TEV)’ among others. At international level he is a
member of ‘The Diana - Princess of Wales organization’, ‘International Still's Disease
Foundation’, and ‘The World Friendship Force organization’. As for his outstanding
dedications, Ersin Faikzade is designated as the World’s Goodwill Ambassador to
International Human Rights Commission – IHRC (A non-profit organisation formed in Pakistan).
Ersin Faikzade has performed many cover songs in different languages, recorded an
album in Italian and his latest album will be released soon.

16 Temmuz 2011 Cumartesi

TRT VIZYON Dergisi ''ERSIN FAIKZADE''Röportajı Temmuz 2011


TRT Vizyon dergisi temmuz 2011 sayısında Ersin Faikzade konuk oldu.
''BİR MASAL KAHRAMANININ PEŞİNDEN'' Kendisini insanlık projelerine adayan uluslararası bir yardım gönüllüsü o...Türk müziğini Avrupalılara tanıtmak için çabalayan bir sanatçı... Verdiği konser...lerle hastalara,yaşlılara,yardıma muhtaç insanlara umut olmaya çalışan genç bir yürek...Birleşmiş milletler tarafından Türkiye nin 'İyi Niyet Elçisi' seçilen,İngiltere Prensesi Diana hakkındaki yazıları ve Diana vakfı hizmetlerinden dolayı Gal Nişanı ile ödüllendirilen Ersin Faikzade den bahsediyoruz... Ülkemizde ismi pek duyulmamış olsada dünyanın pek çok yerinde insanlar onu tanıyor,biliyor.Aslında bu röportaj,çok küçük yaşlarda annesinin yakalandığı hastalık nedeniyle hayatı hastane kolidorlarında geçen ve bu yüzden dünyaya bakışı değişen bir çocuğun bu güne uzanan ilginç hikayesi.


Amerika da yer alan Dünya sanat ve Diplomasi akademisi aylık dergisinde söyle diyordu benim icin ‘Bir sevgi Adamı,Dünyayı kucaklayan din,dil,ırk ayırt etmeyen,sevdi dolu kalbini insanlara açan yüreğinden şarkı söyleyen adam’’  
henüz kücük bir yaşta en sevdiğim varlığım annemin hastalanması ve arkasından sosyal farkındalıklar ile gelişen, büyüyen bir Ersin….


Pek çok yerde toplumsal olaylarda adınız geçiyor. İnsanlar üzerinde bir farkındalık yaratmaya çalıştığınızı söylüyorsunuz. Nedir sizi bunu iten?


                     Küçük bir çocuk düşünün minik ellerini tutacak  sıcak bir  anne isteyen çocuk,annemin hastalığı ve kısa sürede yatağa mahkum kalması içimde derin yaralar açmıştı henüz ilk okul çağlarında ve en çok bir anneye ihtiyaç duyulacak çağdaydım ve annemin multiple skleroz hastalığı neticesinde derneklerde yer almaya başladım.Öncelikle Ms derneğinde acıları ile mücadele eden insanları dinliyor ,çareler üretmeye çalışanların arasında büyüyordum.Taptaze bir zihin sünger gibi onları çekti kendisine. Bir söz vermişti kücük Ersin,insanlara yardım edicekti artık.

Bunlarla ilgili ödülleriniz de var sanırım. Biraz bahseder misiniz?


Dernek çocugu Ersin,hayır işlerinde yer alıyordu artık en kücükten başlayan bu işler (mesela o yıllarda kermesler yapardım ,kıyafetler toplardım dar gelirli ailelere gelir saglardım) ve sesimin güzelligini anlayan degerli hocalar ve profosörler doğal yeteneğimin farkına varmışlardı ve eğitimler ile pekişince arkasından konserler gelmeye başladı ve ödüller,plaketler,başarı belgeleri,sertifikalar….


Ne gibi çalışmalarınız ya da girişimleriniz oluyor. Sadece konserler mi veriyorsunuz?


                    Türkiye deki edindiğim tecrübelerden sonra,2005 yılında İngiltere ye gitme kararı aldım gitme maksadım Engelli insanların batı dünyasındaki yerini ve sosyal hayattaki rollerini yakinen görmekti ve İngiltere nin Galler bölgesinde Aberystwyth şehrinde bir zihinsel engelliler merkezine gönüllü olarak girdim ve 13 ay bilfiil onlarla birlikte yaşadim,hayatlarının bir parçası oldum.
Onlara resim dersleri,bilgisayar ,okuma yazma ve müzik dersleri verdim,sergiler açtık yaptığımız çalışmalar ile.Kültürel hayatın içinde yer aldıklarını gördükçe kendi ülkemdede böyle olmalı diye hep düşündüm durdum.


Annenizin rahatsızlığı (sanırım ms) sizi nasıl etkiledi?


                 Ben her röportajımda her tv programında söylediğim gibi annemin hastalığı beni sanatçı yaptı. Zira ben bendeki yeteneği sosyal farkındalık yaratmak icin kullanma kararını bu sayede aldım.Dünyada yokturki müzikten etkilenmiyecek bir canlı dahi. Ve kültürler arası diyalogta hic bir dile gerek kalmadan en etkili yol yine müzik ve farklı müzik dallarını icra ederek değişik dillerde de bunu yaparak Dünya da pek cok ülkede ismimi duyurabildim.Sanatçı demek bir milletin,kültürünün yegane en iyi temsilcisidir.Bunu layıkı ile yapmaya çalışıyorum.

Peki, müzik hayatı nasıl başladı… Neler sığdırdınız kariyerinize? Bir müzik eğitimi aldınız mı?


                     Müzik hayatım derneklerde küçük bir çocuk iken başladı önceleri hastalara okuduğum babamdan öğrendiğim sanat müziği şarkılarını seslendiriyor ve küçücük bir çocuk nasıl oluyorda bu kadar eski eserleri bilebiliyor diyerek insanları şaşırtıyordum.Daha sonra Lise çağlarında artık koroların as solisti olarak konserlere çıkıyordum.Yılmaz Yüksel ,Avni Anıl gibi değerli hocalardan dersler aldıktan sonra rahmetli Avni Anıl’ın bana verdiği bu öğüt hep kulaklarımda kaldı ‘ sendeki ses çok yüksek ve güçlü çok iyi bir opera sanatçısı olabilirsin yada yapmaya çalıştığın gibi şan tekniği ile dünyaya açılabilirsın’’ nitekim yıllar sonra Sicilya Palermo da konser verdikten sonra İtalyan lar bana Yüksek Ses lakabını vermişlerdi.Çile bülbülüm Çile şarkısını daha modernize ederek okadar çok seslendirdimki Türkiye dede pek cok yer aldığı üzere ‘İtalyanlara ALLAH dedirten Tenor’’ olarak anılır oldum ve artık bu eseri Söylemediğim bir konser dahi yok neredeyse. İngiltere de Galler de üniversitede Şan tekniğini pekiştirirken bir yandandan Galli ünlü sanatçı Jez Dank ile dostlugumuz müzik sayesinde gelişmişti ve ondan cok şeyler  öğrendim.

Sizi pek çok ülkede tanıyor insanlar. Hikâyenizi öğrenebilir miyiz?


                    Bazen buna inanın ben dahi şaşırıyorum emaillerimi ,mesajlarımı kontrol ederken gelen ülkelere dikkatim çevriliyor,tebrikleri yada benim ile sanki ailesinden birisiymişimki acılarını paylaşan insanları gördükçe heyecanım ve mutlulugum ikiye katlanıyor. Düşünün Arjantin den bir hayranım her sabah işine giderken arabasında benim seslendirdiğim şarkıları dinlediğini söylüyor yada Kanada da bir tv kanalı benim hayat öykümü yayımlıyor ,şarkılarımı ,sesimi övüyor. Fransa nın güney sahillerinde bir çok radyoda seslendirdiğim Fransızca Akdeniz şarkıları yayımlanıyor hayat öyküm ile birlikte. Niye hayat öyküm ile birlikte çünkü bir sosyal farkındalık yaratmak amaçlı olduğunu kavramışlar bu ülkelerdeki insanlar.Dünyada bir çok hayır kurumu ve dernek internet sayfalarında bir köşeyi baya ayırmışlar kısa belgeseller ile beni tanıtıyorlar farklı dillerde.Bunların hepsi, kıtalar arası dahi olsa fotoğraflardan ,videolardan yada birebir yapmış olduğum projelerdeki insanların samimiyetime,sevgime  ,güven duymalarındandır.


Dünya çapında tanınan ünlü bir tenor olmanıza rağmen Türkiye’de fazla öne çıkmıyorsunuz. Neden?

        Hummm burada düşünmek gerekli işte son aylarda bu soru bana çok sorulur oldu.Nedeni aslında çok açık ,birincisi benim yaptığım işler popülerlikten uzak Türkiye şartları için söylüyorum bunu.Dünyada tam tersi tabiî ki.İnsani degerlere verdiğim önem ön plana çıkıyor daha çok, oralarda bu çok önemsenirken,Türkiye de sanırım geri planda kalıyor.Ciddi sponsor şirketleri devreye giriyor ülkemizde ve onlarla iş yapmanız gerekli, tabiî ki iyi bir yerde olabilmek için.Ersin Faikzade deyince tanıyanların zihninde çok fazla güzellikler oluşuyor,farklı bir hayat farklı bir ses diye algılıyor insanlar.Yapılmayanı yapmak benimkisi, eee o zamanda tabiî ki zor olucak.Kalıcı olucak.Dünya hayatı nitekim gelip geçici ve arkada hoş bir seda bırakmak çok önemli, sanırım 29 yıla bunları sığdırabilmişim bakalım önümüzdeki yıllar daha neler göstericekler.Dünya nın pek  çok yerinde seni ,yüreğinden seven insanları düşününce içinde bulunduğum sorunlardan bile bir an uzaklaşıyorum inanın.



Yurt dışı macerası nasıl başladı?


                      Yurt dışı maceram gerçekten bir masal bir hikaye gibi.Türkiye de yaptığım insani projeler ve yardımlaşma çalışmalarını bir kademe yukarıda nasıl yaşanıyoru görmek amacı ile başladı benim yolculuğum Avrupa Birliğinin bir projesine gönüllü yazıldım ve elimdeki dökümanlar ve sertifikalardan hemen beni davet ettiler.Ve ömrümün sonuna dek her dakikası muhteşem anılar ile dolu  yıllar başladı. Her anımı her karemi ölümsüzleştirme isteği ile okadar cok materyal ile doluki şuanda evim.


Neden Galler?


                  Evet neden Galler,özellikle bir İzmirli olarak Galler çok soğuk gelir insana havası itibari ile.Ama orası ile özdeşleşmiş ve benim hayatıma yön veren bir kahraman vardı ,oda Galler Prensesi Lady Diana.


Prenses Diana’nın sizin için hep farklı bir yeri olmuş sanırım. Bu konudan biraz bahseder misiniz?


                     Prenses Diana deyince sanki hayatımın bir parçasından bahsediyormuş gibi hissederim ben,o olmazsa olmaz hani, sosyal farkındalık denince akla gelen yegane insan olarak kalıcaktır eminimki insanların kalplerinde ,o şöhretini saltanatını, hayırsever işler için kullanmış gerçek bir masal kahramanıydı,ve abartmadan bunu söyleyebiliyorum Dünyadaki en büyük Prenses Diana arşivlerinden biri bende yer alıyor tam 20 yıl bu arşivi toplayabilmek için uğraş verdim dünya nın pek çok yerinden materyaller,dönemin gazeteleri,manşetler,kapak oldugu binlerce dergi,video kasetler,giydiği kıyafetlerden tutun,düğünündeki bardak,tabağa ve kalemlerine kadar.Ailesinden Lord Spencer ve Lady Sara nın bile şaşırdığı çok büyük bir arşiv.Dünya nın farklı  yerlerinden Diana hayranları  özellikle Avusturalya dan Koliler dolusu kitaplar,materyaller ile evimi dolduruyorlar. Prenses Diana nın anısını yaşatmak için onun vakfı olan The Princess of Wales Memorial fund da görevler aldım.Kara mayınları çalışmaları ve vücudunun herhangi bir uzvunu kaybetmiş annem gibi insanlara yardım etmeye çalışıyorum halen.Bunlar bazen moral saatleri bazen de gelir sağlamak amaçlı oluyor.

İngiltere Prensesi Diana hakkındaki yazılarınızdan ve Diana Vakfı hizmetlerinizden dolayı Gal Nişanı ile ödüllendirildiğiniz doğru mu?   Galler Prensesi Diana sayesinde dünyanın pek çok yerinde  onun yardımseverligini örnek alan insanlar için orta dogunun prenses diana sı tabirleri ile  anılır oldum.   Özellikle insanlık projelerinde çekilmiş görüntülerimi toplayan insanlar bunları birleştirip farklı dillerde videolar hazırlayıp internet ortamında paylaşıyorlar.Diana nın hayatını konu alan bir çok belgesel hazırladım ve İngiltere deki fan club larda bunlar dağıtıldı. Bir çok yerli ve yabancı magazin dergilerinde Hikayeleştirdigim bu güzel  20. yüzyıl masal kahramınını defalarca yazdım.Özürlüler üzerine yaptığım projeler sonrası Gal Nişanına layık görüldüm.Bu nişanı pek çok resmimde gururla taşırım ve ona baktığımda anılarım canlanır daima.

Arşivciliğe nasıl merak saldınız?


                 Arşivciliğe merakım kesinlikle tarihe aşık bir babanın evladı olduğumdan ileri gelmiştir onun bana öğrettikleri zihnimde hep merak uyandırmıştır ve araştırmacı yönümün fazla gelişmiş olmasından bana söylenen her ismi,olayı not eder araştırırdım ,bazen kafamı internet den kaldıramadığım oluyor ,internet henüz bu kadar gelişmemişken eski kitapçıların kadrolu elemanları gibiydim adeta. Devamlı merakımı tatmin etmeye okumaya biriktirmeye çalışıyordum.Sanatçı olmasaydım kesinlikle gazeteci olurdum diye düşünüyorum yazmayı ve araştırmayı cok seviyorum.

Peki, neler var arşivinizde?

Osmanlı nın son döneminden,Cumhuriyetin ilk yıllarına damga vurmuş haberlere,Eski Hayat ve Ses mecmuaları,Radyo lu günlerin en sevilen dergileri Radyo alemi ve Radyo Haftası ,İran ın Son Sahı Muhammed Rıza ‘nın hayatının neredeyse tüm evreleri,Prenses Süreyya Esfandiary,İmparatorice Farah Diba Pehlevi, ve yakın tarihe damgasını vurmuş şahsiyetler.
Bunları defalarca birde ben yazıya döktüm ve yayımlandı.Ve belgesellerim.


Farah Diba’yla dostluğunuz nasıl başladı? Neler yaşandı?

                   İmparatorice Farah Pehlevi ile 2001 yılında tanıştık ona olan hayranlığım babaannemin ve babamın anlatımlarından sonra küçükken başlamıştı ve Türkiye ziyaretlerine dair arşivimde okadar çok fotograflar varki ve düşündümki Farah Diba da dahi bunlar yoktur ve bir belgesel hazırladım ve ortak arkadaşlarımız vasıtası ile ona ulaştırdım bunları ve çok mutlu olmuş beni aradı ve 2001 de vefat eden kızı Leyla için bir farsça ağıt okuyup ona hediye ettim.Oda bana bir resmini imzalayıp bir gümüş Persopolis sembolleri ile dolu bir vazo hediye etti.Daha sonraları her özel anımı onunla paylaşmışımdır özellikle babaannemin vefatında benimle yapmış olduğu hayata dair konuşma hep aklımda kaldı.Çoğu Amerikada sürgünde yaşayan  İranlı bu sayede beni tanımıştır.Şarkılarımı dinlemişlerdir.


Birleşmiş Milletler tarafından Türkiye’nin İyi Niyet Elçisi seçildiniz. Nasıl oldu? Dünyada kaç kişi var?                                                                                                                                                                                                                Dünya iyi niyet elçiliğine giden yol epey zorlu ve acılar ile geçti desem yeri var ,düşünün yatalak bir anneniz var bir yandan onunla ilgileniceksiniz bir yandanda dünyaya yetişeceksiniz bölünmüş bir hayat gibi benimkisi, hem heryere yetişmek isteği ile dolu ama bir yandan kısıtlanmak zorunda çünkü nitekim bir ailem var ve destek olmak zorundayım sevgi ile yaşayan anneciğime. Yapılan her projedeki insanların güzel enerjileri diyorum ben dünyayı sardı bir yerlerde anlatıldı konuşuldu bir genç var bizlerle denildi ,videolar ile dünyaya duyurulmaya çalışıldı.Birçok etkinlikte onur konuğu olarak davet edildim,konferanslar verdim,yaptıklarımı anlattım,konserler ile birleştirdim birazda eğlence ekledim bu hüzün kokan kaderlere ve sonucunda önce 2009 da Sicilya Palermo parlamentosunda konuşma yaptım ve arkası bu sekilde geldi ve Birleşmiş milletler  Globcal uluslararası yardım örgütü İyi Niyet elçisi olarak beni dünyaya sundu ve 2011 mayısında ise Uluslar arası insan hakları örgütü (international human right comission) Londra merkezli, Ekselans Ünvanı ile birlikte  beni Dünya barış ve insanlık elçisi olarak  ilan etti ve diplomatik bir kimlik ile  ödüllendirdi.Şimdilerde inanın uluslar arası basından röportajlara yetişemiyorum.Her sene 200 kişi yi, yapmış oldukları insani projeler sonucu değerlendirip bu ünvan ile ödüllendiriyorlar.



Neler yapar Ersin Faikzade yardımlar ve konserler dışındaki hayatında?

Ne yapar Ersin Faikzade ,neler yapmaz ki dans eder mesela çok çok severim dans etmeyi gözümü kapatıp müziğin ritimlerinde yüzmeyi. Seyahat etmeyi , gittiğim yerlerde yeni dostlar edinmeyi onlarla o anları paylaşmayı çok seviyorum ,ben her gittiğim ülkede yada şehrin koşullarına adapte oluyorum ve kalmak istiyorum daha sonraları çok özlüyorum ,özellikle Palermo da bunu çok yaşadım.Sokaklarda gençlerle dans etmek özgürce kimseleri düşünmeden…Yada Aberystywth şehri çok özel bir yer sanırım hayatımın en önemli bölümü orada geçtiğinden.Ama bizim ülkemizi hiçbir yer ile mukayese bile edemiyorum.Her karışı mukaddes ülkem.



Yakın zaman için ne gibi projeler var?

Bende proje bitermi hic hic boş durmayı sevmiyorum mesela en son yaptığım psikiyatri kliniğinde moral günleri ,çok çok güzeldi bu haftalarca sürdü. Adını vermiyeceğim sürpriz olsun , Orta Doğu nun dünyaca ünlü bir sanatçısı ile düet yapma gibi bir planımız var bunu hayata geçirmeye çalışacağız.
       İyilik temalı albümler yapmak istiyorum herkesin beğenisine uyucak şarkılar,gönül telimizi titreticek yıllarca hafızalarda kalıcak besteler ve tarzlar olsun içinde istiyorum bakalım neler olucak… içinde sevgilerin, güzelliklerin olduğu her şey siz güzel okuyucuların olsun.
Sonsuz sevgilerimle Ersin FAİKZADE

4 Temmuz 2011 Pazartesi

ERSIN FAIKZADE ERZURUM DA ULUSLARARASI KATILIMLI KONSERLERIYLE BINLERCE KISIYI BÜYÜLEDİ


İyi niyet elçisi ERSIN FAIKZADE nin Uluslararası Erzurum konserine 14 ülkeden dinleyiciler katıldı.(iran,ırak
suriye,cezayir,malezya,kanada,italya,fransa,amerika,Avusturalya,ispanya,hindistan,azerbaycan)
uluslararası tanınan sanatcının repertuarında seslendirdigi uluslararası eserler ve anadolu türkülerini
muhtesem sesi ile seslendirdigi gece de çok renkli görüntüler oluştu.konser sonrası
dogu anadolu üniversitelerine mensup rektorler ve profosörlerinde hep birlikte dakikalarca
Ersin Faikzade yi ayakta alkışladığı görüntülendi.



29 haziran gecesi Erzurum tarihi bir gece yasadı,Palandöken dagındaki dedeman hotel in bahcesinde muhtesem
dagların arasında 250o dünyanın pek cok üniversitesinden gelen bilim adamlarının(fransa,italya,ispanya,
ırak,iran,yemen,mısır,suriye,amerika,kanada,azerbaycan) katıldıgı
çok özel bir konser veren Dünya iyi niyet elçisi ERSIN FAIKZADE ,şaşkınlık ve hayranlıklar arasında
dinlendi.

Her milletten insanı bir anda kaynaştıran ve el ele kol kola tek yürek haline getiren
Ersin Faikzade konser sonrası profösörler ve seyircilerin yogun tezahuratları arasında omuzlara
alınarak taşındı.



Palandöken dağı tarihi bir anı yaşadı en son izmir marşı ile programını
kapatan Ersin Faikzade ye duyulan sevgi ve saygı görülmeye değerdi.Vermiş olduğu dostluk,sevgi,barış,birliktelik mesajları ile
konukların kaynaşmasını birarada olmasını sağlayan sanatçı dakikalarca hayranlarının yoğun tezahuratları arasında
duygulu anlar yaşadı.


Her milletten dinleyicisini omuz omuza getiren Ersin Faikzade dünyada
pek çok ülkede saygın bir isim olarak Türkiye nin gurur kaynağıdır. Milletlerarası yapmış oldugu büyük insani
çalışmaları ve az rastlanır türden güçlü sesi ile her kesime hitap etmektedir,özellikle doguya ilk defa geldigini dogu insanını saygısını,
hürmetini kendisine örnek aldıgını söyleyen sanatcı en kısa zamanda yeniden Erzurum ve dogu anadolu da olmak istedigini belirtti.
Prof.Dr.Nurullah Saraçoğlu nun eşlik ettigi Faikzade ye ayrıca Atatürk üniversitesi 25.yıl kimyagerler özel plaketi sunuldu.Fransız hayranlarının büyük ilgisi
ve halkın çoşkulu tezahuratları ile gece asla unutulmuycak anılarla sona erdi.


Hocaların hocası ünvanlı Prof.Dr.Metin Balcı Ersin Faikzade ye hayranlıgını dile getirdi.

Konser sonrası TRT Erzurum radyosunun daveti üzerine canlı yayına konuk olan İyi niyet elçimiz Ersin Faikzade
hayatına dair cok ilginc anıları ve muhtesem sesi ile canlı okudugu eserler ile çok duygulu anlar yaşattı. Erzurumun ilk özel televizyonu
Kanal 25 e de konuk olan sanatçı Erzurum halkının büyük sevgi ve saygısını kazandı.



ERSIN FAIKZADE SEVENLERININ BÜYÜK ÇOŞKUSU