21 Kasım 2010 Pazar

TURKLER NE YAZIKKI TAKMIYOR...


22-KASIM-2010 YENIGUN GAZETESI
Türkler takmıyor…

Birleşmiş Milletler’in seçtiği Türkiye’nin İyi Niyet Elçisi… MS hastalarına, down sendromlulara, tüm özürlülere, kanserlilere, cüzamlılara umut veren melek gibi bir genç… Dünyanın tanıdığı bir şarkıcı, besteci… Türk müziğini Avrupalılara tanıtmak için çabalayan bir sanatçı… Ama Türkiye yine vurdum duymazlığını gösteriyor, yüreği kırgın Ersin Faikzade tüm bu uğraşılarına rağmen ne yazık ki elinden tutacak kimseyi bulamıyor…



Ben, geçen hafta dünyada sadece seksen kişinin, rakamla da 80, bildiğimiz seksen kişinin taşıdığı unvanı olan bir Türk’le birlikte yan yana oturup yemek yedim. Siz, hiç Birleşmiş Milletlerin seçtiği bir “İyi Niyet Elçisi”yle (Goodwill Ambassador of UN) baş başa oturup sohbet ettiniz mi? İşte dünyadaki 80 “İyi Niyet Elçisi”nden biri olan ve Türkiye’yi temsil eden Ersin Faikzade ile beraberdim… Sevgi Yolu’ndaki Brownie restoranda buluşup oturduk, konuştuk da konuştuk… Bırakın bir yana Ersin Faikzade’nin Türkiye’nin Elçi’si olmasını o kadar değişik işleri var ki onunla muhabbet bitmek bilmez… Kısaca söyleyeyim, karvizitine bakıyorsunuz, ses sanatçısı ve yazar olarak iki özelliği var… Bunların yanında insanlığın iyiliği için kendinden verdiği pek çok şey zaten o minicik karta sığmazdı…

Mesela, Ersin Faikzade’nin üye olduğu kuruluşların listesine bir bakar mısınız? Türkiye’de “Buca Engelliler Derneği”, “Multiple Skleroz Derneği”, “Cüzzamla Savaş Derneği”, “Antalya Engel Tanımayanlar Derneği”, “Türk Eğitim Vakfı” ve “Anneler Derneği”ne üye. Uluslararası düzeyde ise “Avrupa Birliği Eski Gönüllüler”, “Princess of Wales DIANA”, “International Still’s Diease Foundation”, “The World Friendship Force” kuruluşlarına üye. Faikzade bu derneklere öyle sıradan bir üye değil, yüzde yüz faal olarak da çalışıyor. Taaa, Nijerya’ya gidip çocuklar için konserler veriyor, hem de beş para almadan…

Şimdi diyeceksiniz ki Ersin Bey niye kendini bu işlere gönüllü adamış acaba? Öyle bir nedeni var ki onu söylerken içinin acıdığı belli oluyor, çünkü annesi MS hastası. Yani, Multiple Skleroz… Bu, beyin ve omuriliğin (merkezi sinir sisteminin) bir hastalığıymış. Hasta yakınlarını zora sokan ise MS’in beynin görme, konuşma, yürüme gibi fonksiyonlar üzerindeki kontrol kabiliyetini bozmasıymış. Bu manzara da gösteriyor ki Ersin Bey annesinden dolayı acı çekiyor ve bu acısını dünyadaki MS hastalarıyla, kanserlilerle, otistiklerle, down sendromunu yaşayanlarla paylaşıyor…


Faikzade’nin asıl işi şarkı söylemek, Türk müziğini Batı tarzına adapte edip müziğimizi yurt dışında tanıtmayı da bir görev olarak üstlenmiş. Besteler yapıyor, şarkılarının sözlerini kendisi yazıyor, demo CD’ler dolduruyor ama İran asılı bu İzmir doğumlu genç sanatçı dünyada tanındığı kadar İzmir’inde tanınmıyor. Türkiye’de kimse elinden tutmuyor. İstese anında yurt dışına gidebilir, oralarda zaten var olan şöhretine şöhret katabilir, paralar kazanabilir… Ama işte bir annesinden ayrılamamak, bir de İzmir aşkı onu buralarda tutuyor… Ne yazıktır kelimenin tam anlamıyla dünyanın tanıdığı bu sanatçımızı Türkiye takmıyor…


Zamanında, İngiltere’nin Galler Bölgesi’ndeki Kraliyet Konservatuarı’nın şan bölümünü bitiren Ersin Faikzade yardımlaşma ve iyilik peşinde koşma hasletini Galler Prensesi olan Diana’nın izinde gitmekte bulmuş. Bu yüzden Prenses Diana adına kurulan yardım örgütünün de üyesi olarak kabul edilmiş… Sıkı durun, bunu da Türkiye’de pek az kişinin alacağı bir davet olarak bir kenara yazın derim… Galler’de sevilen bir isim olan Ersin Bey, Diana’nın oğlu Prens William ile Kate Middleton’un baharda yapılacak olan düğünlerine davet edilmiş… Düğün töreninde onu St. Paul Katedrali’nde (Prenses Diana da burada evlenmişti) ön sıralarda görürseniz hiç şaşırmayın…


Olur da Türkiye’yi terk edersen, oralardan destek bulursan Londra’ya mı yerleşirsin dediğimde, kesinlikle hayır yerleşirsem Gallere giderim demez mi… Oranın doğallığına bayılıyor, Galerin İngiltere’ye kafa tutuşuna bayılıyor, bölgenin insanlarının samimiyetine bayılıyor… Kraliyet Konservatuarının dışında Ersin Faikzade Coleg Ceredigion’da Halkla İlişkiler, Aberystwyth Üniversitesi’nde Kültürler Arası İletişim konularında eğitim almış. İngiltere’de bulunduğu süre içinde çeşitli projelerde gönüllü olarak çalışmış. Engellilerin daha kaliteli yaşamalarını hedefleyen ve Avrupa Birliği tarafından desteklenen Plast Lluest Day Service projesine katılan Faikzade, bu proje doğrultusunda Galler Bölgesinde 12 ay engellilerle birlikte yaşamış. Burada otistik çocuklar ve Down Sendromlu insanlarla birlikte kültürel ve sosyal aktivitelerde bulunmuş ve müziği ile onları tedaviyi amaçlamış.


Sevgiyle yatıyor, sevgiyle kalkıyor Ersin Bey… Hayatının özetini bile sevgiye bağlamış… Kendi ifadesiyle “Kısa ama yaşanmışlıkların fazlasıyla uzandığı bir yolculuk bu. Acı, tatlı, şanslı, şanssız yıllar… Hüzünler, büyük ihtişamlar, dostluklar, yalan arkadaşlıklar… İki yüzlülük, sadakat, hastalıklar… Ama hepsini örten büyük bir sevgi, her güzelliğin başı ve sonu sadece SEVGİ”…

Buluştuğumuz Brownie’de sanki Türkiye dışında bir yerdeydik. Mesela, İtalya’da gibi. Lezzetli mi lezzetli mis gibi tavuklu penne makarnanın yanında nefis bir şarabın verdiği ambiyansla onun hazırladığı demo CD’yi dinledik… Müzik nefis, sözler beklediğim gibi sevgi üzerine… Ersin Faikzade’nin sesi bile Brownie’ye İtalya’yı getirmişti sanki. Zaten o, İtalya’da da tanınıyor ve seviliyor… İtalyanlar Faikzade için “Yükses Ses” payesini vermişler. Yani, en geniş aralıklı ses anlamına… Sicilya’daki konserleri yıkmış geçirmiş ortalığı… Ocak 2009 tarihinde Sicilya Avrupa Birliği Komisyonu tarafından düzenlenen Palermo Sicilya’da “Avrupa Gençlerinin Kültürlerarası Diyalog Projesi”ne katılarak Türk Müziğinin tanıtımına katkıda bulunmuş. O günlerde bir de Palermo Parlamentosu’nda bir konuşma yapmış. O da tabi sevgi üzerine…



Ayrıca Fransa’nın ulusal radyosu Faikzade’nin hayat hikâyesini de anlatarak iki şarkısını sürekli çalmaktaymış. Biri Türkçe, biri Fransızca… Kanada’dan teklifler gelmekteymiş. Amerika’dan da onu pek çok şirket istiyormuş… Ama Ersin Bey’in içindeki sevgi onu İzmir’de tutuyormuş… Ama durmadan, dinlenmeden, Türkiye’nin ilgisizliğini kafasına takmadan huzur içinde çalışmalarına devam ediyormuş. Onun tüm engelleri yeneceğine inanıyorum, içindeki o sönmeyen sevgi varken kim tutar Ersin Faikzade’yi…
TUFAN AKSOY
YENIGUN GAZETESI 22-KASIM-2010

3 yorum:

  1. SEN BIR ASILZADESIN VE HEP OYLE GONULLERDE YASAYACAKSIN.
    SELMA ADANIR

    YanıtlaSil
  2. gercekten muhtesem bir yazı olmus takdir ediyoruz bu guzel sanatcımızı o herkese ornek sadece genclere degil tum yastan insanlara.

    metin sazkar

    YanıtlaSil
  3. Seni bir insan olarak sevdim, önce...
    Yaptıklarını düşününce...
    İnsan olmanın en önemli yanı; insanlarla olmaktır gerçeğini yaşayarak gösterdiğinde...
    Bir kişiyi kurtarmanın, tüm insanlığı kurtarmak olduğunu belirttiğinde...
    Bir arkadaş olarak... sevdim seni...
    Girdiğin her ortama neşe kattığında... Orasını bir cennet yerine çevirdiğinde...
    Konuşmak kadar dinlemeyi de bildiğinde... "Haydi, bir şarkı da sen söyle" dediğinde... Huşu içinde dinlediğinde...
    Dostluğunu sevdim...
    Her zaman aramanı... Gönülden bağlanmanı... Riyasızlığını sevdim.
    Sahip olduğun o tanrı vergisi zenginliğinin arkasına saklanmamanı sevdim.
    Sanatçı kişiliğini sevdim.
    Basit yollarla zirveye tırmanmak, yine aynı şekilde düşmek demektir. Kalıcı ve zor olanı ise insanların yüreğinde yer etmektir. Zorluklar karşısında pes etmemeni sevdim.
    Bir de renkli kişiliğini...
    Hani zaman zaman bize neredeyse gülmekten karın ağrısı yaşattığın o taklit yeteneğini...
    Biliyor musun, hiç umurumda değil almış olduğun ödüller...
    En büyük ödül, bir yüreği kazanmaktır. Bir gönüle girmek ve orada kalmaktır...
    Benim yüreğim de dahil... Binlerce yürekte yer etmeni sevdim.
    Özcan Kiyici

    YanıtlaSil

Ben Ersin Faikzade,Göstermis oldugunuz ilgiye sonsuz tesekkurler ediyorum.Saygılarımla.